Translate

31 Mayıs 2020 Pazar

Şiir'in Sihri


Sizce de git gide,
‘Şiir’den uzaklaşmıyor muyuz?
Sevgiyi güçlendiren, sevgiyi anlatan, sevgiyi
Vücudumuzun her zerresine hissettiren ‘Şiir’ den…
Yanlış anlamayın Güneşli Gece Sakinleri.
Sözüm ‘Güneşli Geceden’ dışarı.
Bizler ‘Şiir’ in sihrine inananlardanız.
Fakat o sihre kapılmamış insanlar,
Güzelliklerden bir haber yaşarlar.
Yaşamayı bırakın,
Sihirli insanlara zehir bulaştırırlar.
Küçük görmeye, aşağılamaya çalışırlar.
Kendi hayatlarının,
Ne kadar küçük olduğunu bilmeden…
Bilmezler ki panzehirin bizde olduğunu.
Panzehirin ‘Şiir’ olduğunu…
Hem bilseler olurlar mıydı böyle?
Böyle tekdüze, böyle sıradan, böyle ruhsuz…
Bilseler, onlarda sihre kapılıp,
Atlarlar mıydı bir satırdan bir satıra?
Hissederler miydi o sihirli duyguları?
O yoğun, o güzel, o bambaşka olan duyguları…
Bana sorarsanız Güneşli Gece Sakinleri,
Bir insan o sihre kapıldı mı,
Artık ne kendisi ne de hayatı sıradan kalıyor.
Sevinç, hüzün, korku, telaş, heyecan…
Ve daha birçoğu…
Daha birçok duygu…
Artık yeni bir hayat başlıyor, yeni bir yaşam.
İnsan bu duygu dolu hayatın sihrine kapılıp gidiyor.
O kelimeler, o satırlar, o dörtlükler…
İçine çekiyor insanı, alıp başka diyarlara götürüyor.
Kötülüğün, rekabetin, çıkarın olmadığı diyarlara.
Kırmayan hüzünlere, incitmeyen mutsuzluklara…
Karşılık beklenmeyen heyecanlara, uçurmayan mutluluklara…
‘Şiir’ in sihri bu kadar güzelken,
Sizce de git gide,
‘Şiir’den uzaklaşmıyor muyuz?
 

Şiir Dolu Güneşli Gecelere ^_^


25 Mayıs 2020 Pazartesi

Sevgi Dolu

Daldım, gidiyorum uzaklara,
Herkesin olduğu fakat kimsenin olmadığı uzaklara…
Bakıyorum etrafıma usulca
Solum git diyor,
Sağım kal..
Oysa bilmiyorlar her gittiğim yerde kaldığımı,
Her gittiğim yerde kendi kendime boğuştuğumu…
Her şeyi kolay zanneden bazı insanlar,
‘Unut’, ‘boş ver’, diyor,
Gittikleri her yerde kırık bir kalp bıraktıklarından.
Korkmuyorlar.
Korkmuyorlar başkasını acıtmaktan,
Başkasını hayata küstürmekten.
Anlamlandıramıyorum böyle şeyleri,
Böyle sevmeleri...
Oysa Tolstoy, ne güzel özetlemişti durumu;


“İnsanlar sadece kendi hayatları için kaygılandıkları, 
kendilerini kolladıkları için yaşar sanırdım, 
oysa onları yaşatan tek şey sevgiymiş.”

Meğer sadece bazıları için böyleymiş hayat...
Bazıları içinse hâlâ çıkar, hâlâ kaygı…
Elbet kendini de düşünmeli,
Ama kendini bu kadar sevmemeli insan.
Çünkü kendini sevdikçe artar zaten,
Korkular, kaygılar, çıkarlar…
Her gittiğin yerde kırık bir kalp bırakırsın,
Sen bırakıp gidersin de
Kalan gidemez bir türlü.
Yollar kapanır, çıkış bulamaz.
İşte ben de böyle kapalı yollarda gidip kalıyorum,
Kendi kendime çıkış arıyorum.
Kapı çok da çıkış yok gibi…
İşte bu yüzden en çok kendinizi değil,
En çok size değer vereni sevin.
Sevin ki karşınızdaki,
Kapısı bol ama çıkışı olmayan yerde
Gidip de kalmasın.
Sevin ki hayat sizin içinde
Sadece sevmekten
Sadece sevilmekten yana olsun.
Kısacası hayat sadece sevgiden ibaret olsun…

Sevgi Dolu Güneşli Gecelere ^_^

16 Mayıs 2020 Cumartesi

'Daha'

Sizce iki tarafında eşit derecede birbirini sevdiği bir ilişki,
aşk veya dostluk veya kardeşlik fark etmez, mümkün mü?
Bana soracak olursanız, değil…
Hep bir taraf daha fazla sever,
daha fazla bağlanır, daha fazla üzülür…
Hep daha fazla beklenti içine girer.
Bu diğer tarafın sevmediği, değer vermediği anlamına gelmez.
Ama her zaman bir taraf daha fazladır.
Böyledir ilişkiler.
Ve en zoru da, o ‘daha’ lar sensindir.
Daha çok seversin, daha çok düşünürsün,
Daha çok üzülürsün ve hep daha çok.
Ve karşı tarafa da suçu veremezsin,
Hep ‘daha’ sen olduğun için.
Ve bunları bilmene rağmen
Vazgeçemezsin sevmekten..
Ki zaten vazgeçmemelisin de.
‘Daha’ olman onun suçu değildir.
Dediğim gibi iki kişiden hep biri daha fazladır.
Sen değilsen, o..
Neden’ ler kafanı kurcalayıp durur.
Neden burada böyle dedi?
Neden aramıyor, sormuyor? 
Acaba sevmiyor mu artık beni?...
Yer de bitirir bu düşünceler seni, mahveder.
Ama ne kadar kötü olursa olsun iyi yanları da vardır.
Ki bence bu yanlar ‘daha’ olmayı sevdiren yanlar.
Dünya’ da sevginin ne olduğunu bilmeyen bir ton insan varken,
Sen o sevgiyi kendi içinde iliklerine kadar hissediyorsundur.
Değerin ne olduğunu, karşındaki insanın 
bir küçücük güzel mesajını aldığında
ne kadar mutlu olunduğunu.
‘daha’ olmayanlar bilemez bu duyguları.
Çünkü karşı taraf hep ‘daha’ çok sevmiştir onu.
Kimse ‘daha’ olmayı istemez belki ama,
Bence hep ‘daha’ olun.
Ki bu Dünya’ da hâlâ ‘daha’ güzel insanlar olunduğu bilinsin.
Herkes güzel insan olabilir ama herkes
‘daha’ güzel insan olamaz.


‘Daha’ Güzel Güneşli Gecelere ^_^

11 Mayıs 2020 Pazartesi

Geceden Güneşli Dost


Dost... Bir o kadar ağır, bir o kadar da güzel.
Günlerce, haftalarca hatta aylarca görüşmesen bile
Veya günlerce, haftalarca hatta aylarca konuşmasan bile
Yanında, yanı başında hissettiğindir dost…
Karşılık beklemeden sevdiğindir, kıyamadığındır.
Üzse, yüreğinde fırtınalar kopar;
Gülse, kelebekler uçar…
Seni değiştirmeyen, seni sen olduğun için sevendir dost…
Böyle seviyorum işte ben de dostumu.
Bazen yorarak, bazen kırarak ama her zaman
en derinden seviyorum.
Hataları özürle, dertleri paylaşarak çözüyorum.
Üstünü kapatıp, kaldırmıyorum tozlu raflara.
Çünkü, soğukluk girer araya.
Bazen küser bir çocuk gibi, bazen derman olur bir ilaç gibi.
Hep bambaşka hissettirir seni.
İşte o zaman anlarsın …
Arkadaşlık ve dostluk arasındaki ince fakat en derin olan farkı..
Arkadaşın işine yararsa el uzatır, dostun sen söylemeden o eli tutar.
Her şeyi onunla yapmak istersin.
İlk flörtünü, ilk aşkını… İlkleri sadece onunla paylaşmak istersin.
Onunla hayaller kurarsın. Olsun veya olmasın, kurarsın..
Tek bir bakışınla binlerce kelime anlatırsın.
Sen arkadaşlarınla gülersin, dostunla ağlarsın.
Sen herkes ile eğlenirsin de bir tek dostunla susarsın.
İşte ben de dostumla öyle susuyorum.
İşte ben de dostumu öyle seviyorum..


Gecenin İçindeki Güneşli Dostluklara ^_^

6 Mayıs 2020 Çarşamba

İlk Fısıltı

Gecenin ilk fısıltısı kulağıma ilişiyor.
Yıllardır kaçtığım gerçeklerle 
bir daha yüzleşiyorum.
İnsan bu hayatta onu en çok sevecek
kişiyi mi seçmeli ya da 
hayallerdeki, masallardaki aşkı mı beklemeli ?
Sizce peki ?
Bu Dünya'da en çok istenilen fakat
istenildiği kadar da bulunamayan ;
birisi tarafından karşılıksız, sonsuz aşkla sevilmek..
Ben bunu yakalamışken bu içimdeki düşünceler neden ?
Onu, onun beni sevdiği kadar sevememe korkusu mu
yoksa
onun beni bu kadar çok sevmesi mi ?..
Ya da gerçekten göz yüksekliği mi ?
Ya daha iyisi, daha çok seveni, daha yakışıklısı, daha...
Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum
ama bildiğim tek bir şey var :
onu, onun sevdiği kadar sevemesem de
ondan ayrılamıyor oluşum...
Bu başka birinin bir daha beni böyle
sevemeyecek olmasının korkusu mu
yoksa
yavaş yavaş onu, onun gibi 
sevmeye başladığımın göstergesi mi ?

  Güneşli Geceler ^_^